Bugün 19 Eylül Gaziler Günü. Araştırmacı, yazar Taner Artvinli Artvin’in kahraman gazilerinden biri olan ve ilk kez adı duyulan 1. Dünya Savaşı gazisi Yusufelili Havva Bacı’nın 1938 yılında bir dergide yayınlanmış haberini sosyal medya hesabından yayınladı. 
Bu sayede Şavşat’ta “Çiçek Nene” den sonra Yusufeli’nde kahraman bir kadın gazinin adını ilk kez duymuş olduk. Dergideki yazı ise şöyle;
“Havva Bacı büyük harpte, Oltu dağında siperlere sırtı ile cephane        ve su taşırken şarapnelle elinden yaralanan Çoruhlu bir Türk kadınıdır.
Yusufeli’nin Çorgenz köyünden Köroğullarından İbrahimin kızıdır. Sağdır, 60 yaşlarındadır. Bir oğlu ve evli iki kızı vardır. Artvin de evlere su taşımak ve hizmet etmekle geçinir. Fotoğrafında görüldüğü gibi sol eli sakattır, parmakları yarı yarıya dökülmüştür.
Menkibesini kendisinden dinliyelim:
(Muharebe başlayalı iyi bilmiyorum amma, iki üç ay kadar bir şey ol-muştu. Düşman Oltu dağlarına kadar gelmişti. Kocam Sarıkamış taraflarında Allahüekber dağında muharebede idi. Çocuklarıma erzak bulmak için Çorgenzden Tortuma gitmiştim. Orada İspirli kadınlar askerlerimize erzak götürüyorlardı. Ben onlara katıldım. Erzakı askerlere verdik. Askerlerimize cephane de lâzım dediler. Oltu’ya döndük, oradan da cephane yüklendik, götürdük. Üç sefer yaptık. Dördüncüde üç kadın, bir erkek,    bir de ben en arkada olarak tam askerlerimizin bulunduğu yere gelmiştik. Arkamızda cephane kollarımızda da su testileri vardı. Bir şarapnel patladı. Kolum birden bire yanıma düştü, elimden yaralanmıştım. Erkeğin kolu kopmuş, üç kadın paramparça olmuştu. Binbaşı geldi. Elimi başımdaki çar ile bağladı, beni Oltu’ya yolladı. Kısık deresinde hastane vardı. Sertabibin yanına götürdüler. Ali ile Süleyman adlarında iki asker parmaklarımı makasla temizlediler. Yaramı sardılar. On beş gün orada yattım.  Bir sabah birdenbire hastane boşandı. Birçokları kaçtı. Ben ve benim  gibi birkaç yaralı kaldık. Ruslar bizi teslim aldılar. Daha üç ay hastanede kaldım, iyi oldum, köyüme döndüm. Oltu’da kaldığım zamanlar köydeki çocuklarıma muhtar bakmış. Bu, Durak oğullarından Osman oğlu Topal Alidir, şimdi sağdır. Köyüme döndüğüm zaman dört oğlumdan üçü ölmüştü. Açlıktan öldü dediler. Onbeş yaşında olan büyük oğlumu Ruslar esir alıp götürmüşlerdi. Mezra da ki evim bütün mezra evleriler beraber Ruslar tarafından yakılmıştı. Köydeki evim de. Komşumun evinde barındım. Neden sonra Ruslar geri gittiler. Kocam ise bir daha dönmedi. İşittik ki Allahüekberde kalmış.)
Anlattığına göre ne kocasından ve ne de elinden aldığı bu yaradan kendisine bir şey verilmemiş. Ne çare ki, ne binbaşının, ne sertabibin adını bilmiyor.
Bu kahraman anayı konuştururken hatıramda, gene büyük harbin ilk günlerinde Murgul’a yapılan taarruzda -zannederim- Ayşe adındaki bir genç gelinin cepheye erzak ve cephane taşıyan kadın arkadaşlarından ayrılıp sipere atladığına, silâha sarıldığına ve bir zabitin bunu zorla siperden çıkarıp geri gönderdiğine dair bir zamanlar dinlediğim bir harp hikâyesi canlanır gibi oldu.
Atatürk inkılâbı münevveri, hemen hepsi isimsiz birer kahraman olan birçok Türk kadınlarını bulup çıkarmak, menkibelerini derlemek ve inkılâp müzemize bir (Türk kadınları kahramanlık tarihi) hediye etmek borcundadır. Halkevlerimiz bunu temin etmelidir.
C. ALPER
Çoruh (Artvin) Halkevi tarafından çıkarılan Çoruh dergisinin Haziran 1938 tarihli 3. sayısında, "Havva Bacı" başlığıyla, Dr. C. Alper imzasıyla yayımlanan yazı. *İmlâsına dokunmadan, olduğu gibi aktardım. 
Taner Artvinli