Artvin’in güzel toprakları son yıllarda adeta ayaklarımızın altından kayıyor. Dağların, yolların, hatta şehir merkezlerinin bile heyelan tehdidi altında olduğu bu günlerde, vatandaşların korkusu her geçen gün büyüyor. Bütün ilçelere ulaşım sağlayan yollar risk altında, Murgul, Borçka’nın bazı bölümleri, Yusufeli ve Artvin merkezde tehlike çanları çalıyor. Ancak her heyelan sonrası yapılan yüzeysel müdahaleler, kalıcı çözümler getirmiyor. Oysa bu tehlike, göz ardı edilemeyecek kadar büyük. Her afetten sonra benzer açıklamalar duyuyoruz: “Bu yıl kar çok yağdı, aniden eridi, bu yüzden heyelan oldu.” Ancak, gerçekten durum bu kadar basit mi? Geçmiş yıllarda daha fazla kar yağdığı, ancak bu kadar büyük heyelanların yaşanmadığı çok açık. Öyleyse asıl neden ne? Artvin ve çevresinde yapılan barajlar, devasa su kütlelerinin doğaya etkilerini göz ardı ettiğimiz bir gerçek. Baraj gölleri, çevredeki kayaları ve toprağı sürekli olarak nemli tutuyor. Bu nem, soğuk havalarda donarak kayaların çatlamasına neden oluyor. Zamanla gevşeyen bu yapılar, en ufak bir tetikleyici ile büyük heyelanlara dönüşüyor. Yani, sorunun temelinde sadece kar erimesi değildir. Son 50 yılda bu yıl yağan kardan daha fazla karlar yapmıştır ama son 50 yılda meydana gelen heyelan sayısı son 1 yıl da meydana gelen heyelan sayısı kadar kesinlikle değildir. yıllardır süregelen yanlış planlama ve doğanın dengesine yapılan müdahaleler var. Dik yamaçların arasına bu buharın girmemesi için püskürtme beton ile sıva yapılması gerekmektedir. Peki, ne yapmalıyız? Öncelikle, bu konuyu geçici çözümlerle geçiştirmeyi bırakmalıyız. Riskli bölgelerde detaylı jeolojik çalışmalar yapılmalı ve kalıcı önlemler alınmalıdır. Heyelan riski taşıyan yerlerde uygun drenaj sistemleri kurulmalı, istinat duvarları güçlendirilmeli, gerektiğinde belirli bölgeler yapılaşmaya kapatılmalıdır. Bilim insanlarıyla, mühendislerle, bölge halkıyla ortak akıl yürüterek hareket etmeliyiz. Bugün birkaç kaya parçasının yola düş-mesi, yarın bir mahalleyi yutacak büyük bir faciaya dönüşebilir. Biz, an-cak büyük kayıplar verdikten sonra harekete geçen bir toplum olmaktan vazgeçmeliyiz. Unutmayalım ki önlem almak, felaketi beklemekten çok daha ucuz ve insancıldır. Doğa bize sinyallerini veriyor, Artvin toprakları sessizce çığlık atıyor. Eğer bu sesi duymazdan gelirsek, bir gün acıyı yüreğimizde hissedeceğiz. Gelin, daha fazla geç kalmadan harekete geçelim!